Erzincan İliç için AYM, “hak ihlali” kararı vermiş: Tarım ve hayvancılığa etkileri yüzeysel incelendi

Anayasa Mahkemesi’nin Erzincan İliç’teki toprak kaymasının meydana geldiği Çöpler Altın Madeni’yle ilgili başvuruda, geçtiğimiz Kasım ayında, “hak ihlali ve yeniden yargılama” kararı verdiği ortaya çıktı. Yakuplu Köyü mevkiindeki madenin kapasite artırımı kararına karşı dava açan bir kişinin yaptığı başvuruda AYM, tarım ve hayvancılığın, çevreye verilebilecek olası zararların yüzeysel biçimde araştırıldığı, gerekli özenin gösterilmediği sonucuna vardı. AYM, başvurucunun kapasite artırım kararına karşı açtığı ve reddedilen davasının yeniden görülmesine karar verdi.

1 Kasım 2023’te verilen, 16 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanan, AYM üyeleri Muammer Topal, Selahaddin Menteş, Muhterem İnce imzalı Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm kararında Eşref Demir adlı başvurucunun Erzincan İliç Yakuplu köyü mevkiinde yaşadığı belirtildi. Anayasa hukukçusu Tolga Şirin’in, “Yargı kararlarını uygulayın. Çevre sağlığıyla ve insan hayatıyla oynamayın” sözleriyle, sosyal medya hesabından duyurduğu kararda, bölgede yaşayan Eşref Demir adlı başvurucunun yaptığı bireysel başvuru, şöyle özetlendi:

ÇED kararına karşı dava:

  • Erzincan ili İliç ilçesi Yakuplu köyü mevkiinde özel bir şirket tarafından yapılması planlanan Çakmaktepe Kompleks (Au+Ag+Cu) Madeni Açık Ocak İşletmesi Kapasite Artış Projesi’ne (proje) ilişkin olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 9/8/2018 tarihinde ÇED olumlu kararı verilmiştir
  • Başvurucu, bahsi geçen ÇED olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Erzincan İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Dava dilekçesinde; projenin çevresel etkilerinin kapsamlı bir şekilde değerlendirilmediğini, mera alanları ile ilgili gerekli izinler alınmadan sondaj, yarma ve galeri faaliyetlerinin gerçekleştirildiğini, bu durumun tarım ve hayvancılığa olumsuz yansıyacağını, kirlenen yüzey sularının çevre köylerin içme suyunu etkileyeceğini, projede kullanılacak kimyasalların insan sağlığına ve ekolojik sisteme zarar vereceğini ileri sürmüştür.

Tahammül edilebilir boyutta

  • Yargılama sürecinde orman mühendisi, çevre mühendisi, jeoloji mühendisi, maden mühendisi ve inşaat mühendisinden oluşan beş kişilik bilirkişi heyeti tarafından 8/7/2019 tarihli rapor hazırlanmıştır. Bilirkişi raporunda; ÇED olumlu kararında projenin kümülatif kirlilik etkisinin irdelendiği, su kaynaklarının korunmasını sağlayacak tedbirlerin taahhüt edildiği, projenin kimyasal kullanımı açısından ilave bir yük getirmeyeceği, ÇED raporunda atık depolama hususu yer almasa da bu konunun bölgedeki tesisler için daha önce hazırlanan başka bir ÇED raporu kapsamında kaldığı, projenin insan ve çevre sağlığına etkilerinin kabul edilebilir sınırların altında olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında projeden etkilenecek alanın yüzde 77,35’inin orman, yüzde 22,36’sının mera olduğu, bölgede verimli bir ormancılık faaliyetinin söz konusu olmadığı ve proje bitiminde zarar gören orman alanının rehabilite edileceği, mera alanının hâlihazırda yer yer tahrip edildiği ve proje bitiminde iyileştirileceği, mera kullanımı için gerekli izinlerin alınacağının taahhüt edildiği ifade edilmiştir. Raporda sonuç olarak projenin toplam olumsuz etkilerinin tahammül edilebilir boyutta olduğu, çevrenin rehabilitasyonu için gerekli tedbirlerin taahhüt edildiği ve ÇED olumlu kararının ulusal ve uluslararası mevzuatta belirlenen teknik kriterlere ve eşik değerlere uygun olduğu değerlendirilmiştir.

Mahkeme, davayı reddetti

  • Mahkeme bilirkişi raporunu hükme esas alarak 26/9/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; projenin mevzuatta öngörülen usule uygun hazırlandığı, ÇED raporunda proje kapsamında karşılaşabilecek sorunların tespit edilerek incelendiği, gereken önlem ve taahhütlerin yeterli ve elverişli olduğun belirtilerek ÇED raporunun teknik açıdan uygun formatta ve yeterlilikte olduğu, ÇED olumlu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır

Danıştay da onadı

  • Anılan kararı başvurucu temyiz etmiştir. Danıştay Altıncı Dairesi 20/2/2020 tarihinde kararın hukuk ve usule uygun olduğu, bozulmasını gerektirecek bir neden bulunmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddi ile kararın onanmasına oyçokluğuyla karar vermiştir.

İki üyeden karşı oy

  • Onama kararına katılmayan iki üye karşıoy gerekçesinde proje alanının yüzde 22’sinin mera olduğunu ve dava dilekçesinde projenin tarım ve hayvancılıkla ilgili olumsuz etkilerine ilişkin iddialara yer verildiğini, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan heyette ziraat mühendisi bilirkişi bulunmadığını, projenin özellikleri ve dava dilekçesindeki iddialar dikkate alınmak suretiyle yeni bir bilirkişi heyetiyle yeniden keşif ve inceleme yaptırılarak hazırlanacak yeni raporun sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
  • Başvurucu nihai hükmü 17/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 13/4/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

Başvurucu bilirkişi istemiş

AYM Birinci Bölümü, başvuruya ilişkin yaptığı değerlendirmede, şunları kaydetti: “Başvurucu; ailesiyle ikamet ettiği köyün projeden etkilendiğini, köye çok yakın mesafede atık depolama tesisi yapıldığını ve bu tesise tehlikeli kimyasallar döküldüğünü, tesisin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından tehlike arz ettiğini, bu nedenle metalürji ve malzeme mühendisliği, biyolog ve halk sağlığı alanında bilirkişi talep etmesine rağmen talebinin kabul görmediğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca proje nedeniyle mera alanlarının ve bölgedekim hayvancılığın zarar gördüğünü, buna rağmen bilirkişi heyetinde ziraat mühendisine yer verilmediğini ve bu hususların bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, projenin çevreye verdiği zarara dair bilimsel ve görüntülü delillerin Mahkemece dikkate alınmadığını ifade ederek adil yargılanma hakkının, yaşam hakkının ve özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.”

Adalet Bakanlığı’na göre, köylü doğrudan etkilenmemiş

Adalet Bakanlığı, dosyaya ilişkin gönderdiği görüşte, başvurucunun proje kapsamındaki faaliyetlerden güncel ve kişisel olarak doğrudan etkilendiğini ortaya koyamadığını ve bu kapsamda mağdur sıfatının olup olmadığı hususunun incelenmesi gerektiğini bildirdi. Başvurucu ise buna karşılık 30 km’lik bir alanda tarım ve hayvancılık yapılamadığını kaydetti.

AYM’den hak ihlali: Yüzeysel değerlendirme

AYM, başvuruya ilişkin kararında, şu ifadeleri kullandı:

  • Somut olayda projeye verilen iznin ülkenin ekonomik yararına ilişkin kamu yararına dayalı meşru bir amaca yönelik olduğu açıktır. Başvurucunun iddialarının temeli projenin insan ve çevre sağlığı açısından tehlikeli ve zararlı olması, tarım ve hayvancılığın olumsuz etkilenecek olmasıdır.
  • Yargılama sürecinde ilk derece mahkemesi tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına hükmedilmiş ve bilirkişi raporu hükme esas alınarak ÇED olumlu kararının iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
  •  Bilirkişi raporunda projenin çevre ve insan sağlığı açısından oluşturduğu riskler ve başvurucunun iddiaları genel olarak değerlendirilmiş, ÇED olumlu kararında gerekli tedbirlerin öngörüldüğü sonucuna varılmıştır.
  •  Bununla beraber bilirkişi raporunu hazırlayan heyette tarım ve hayvancılıkla ilgili hususların mütalaası için ziraat mühendisi bilirkişi bulunmamaktadır. Bunun yanında bilirkişi raporunda proje faaliyet alanında kalan mera nedeniyle bölgedeki hayvancılığın etkilenip etkilenmeyeceğine ilişkin esaslı bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.
  •  ÇED raporunda bölge sakinlerinin temel geçim kaynağının hayvancılık olduğu, proje alanında kalan meranın aktif olarak kullanıldığı ifade edilmiş; bilirkişi raporunda ise meranın yer yer tahrip olduğu tespitine yer verilmekle yetinilmiş, projenin hayvancılık üzerindeki olası etkileri ve gerekli tedbirler irdelenmemiştir.
  • Başvurucunun proje nedeniyle tarım ve hayvancılığın zarar göreceğine yönelik esaslı iddialarına rağmen bilirkişi raporunda bölgedeki meranın proje alanında kalmasının hayvancılığa etkisine ilişkin yüzeysel bir değerlendirme yapılmıştır. Derece mahkemelerince de bu husustaki iddialara ilişkin bir tartışma yapılmamıştır. Bilirkişi raporunda söz konusu meranın proje bitiminde rehabilite edileceği ve oluşan zararın telafi edileceği belirtilmişse de uzun bir süre devam edecek olan madencilik faaliyetinin bölgenin temel geçim kaynağı olan hayvancılık üzerine etkisinin de incelenmesi ve bu hususta ÇED raporunda gerekli tedbirlerin öngörülüp öngörülmediğinin ortaya konulması gerekir.
  •  Başvurucunun uyuşmazlığın sonucuna etkili iddia ve itirazlarının derece mahkemelerince değerlendirilmediği görülmüştür. Mahkemenin bilirkişi raporundan hareketle ortaya koyduğu inceleme ve gerekçesinin ise sınırlı olduğu, bu yönüyle başvurucunun belirli iddialarına doğrudan bir cevap vermediği, başvurucunun bu iddialarının yargı mercileri önünde gerektiği gibi değerlendirilmesi imkânını elde edemediği görülmüştür.

“Özenle yaklaşılmadı”

  • Yukarıda yer verilen tespitler ışığında kamusal makamların olaya özenle yaklaşmadığı, olayda söz konusu olan kamusal ve bireysel menfaatleri gerektiği şekilde değerlendirmediği ve özel hayata saygı hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği değerlendirilmiştir.
  • Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.   

Yeniden yargılama

Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir